Ana içeriğe atla

İddia 81. Göklerle yer bitişikken onları ayırdığını iddia ediyor. (Enbiya: 30)


“gökler ve yer” ifadesi, bir “bütün evren” manasında kullanılır. Örneğin şu ayetlere bakalım;

24/35 "Allah 'göklerin ve yerin' nûrudur.."
2/116 "... göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur.."
7/54 "... Gökleri ve yeri altı evrede yaratan... "
(örnekler çoğaltılabilir)
Bu deyimin kullanıldığı ayetlere baktığımızda "gökler ve yer" deyiminin "bütün evren" manasında olduğunu görebiliriz.
 Bu durumda ayeti
➡ "bütün evren birbiri ile bitişik iken ayırdık" şeklinde anlayabiliriz. 
Big bangin ilk anında bütün madde, her şey birbiri ile bitişik iken patlama ile ayrılıyor. Tam tarif


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İddia 84. Muhammed'in "sapık" olmadığını savunan ayet var. (Araf: 61)

Araf 61.Ayet: قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ ب۪ي ضَلَالَةٌ وَلٰكِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ [“Ey kavmim, ben yanlış bir yolda değilim, fakat alemlerin Efendisinden (gelen) bir elçiyim]  Ayetteki “delaletun=ضلالة” kelimesi “sapıklık” diye meal edilmiş, ancak sapıklık, dilimizde “ahlaksızlık” manasında yaygındır. Ancak âyette bu manada değildir.  Bu kelime, kuranda genellikle hidayetin/doğru yolun karşıtı olarak kullanılmaktadır.  Yani âyette “Muhammed sapık değil” yazmıyor “Muhammed yoldan çıkmış değil” yazıyor

27. Peygamberin evinden misafir kovma ayeti var. (Ahzab: 53)

Bazıları sadece yazılana, zeki insanlar ise, verilen mesaja bakarlar. İlgili Ayette peygamber ve müminler üzerinden misafirlik adabı anlatılır. yette “vakit gözetmeksizin evlere gelmeyin, peygamber (ev sahibi) bunu söylemekten çekinir, eşlerinden bir şey isteyeceğiniz zaman perde arkasından isteyin,” tarzı ifadeleri, misafir ve ev sahibinin davranışlarının nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Sadece bu Ayette değil, diğer ayetlerde de farklı olaylar (İbrahim ve Lut'un evine gelen misafirler gibi) üzerinden edep dersi verilir..  #bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden  Hubeyb Öndeş 

8. yıldızlar şeytanın atış tanesi olduğunu söylüyor (mülk 5)

İlgili Ayet şöyledir “en yakın semayı, lambalar ile donattık, şeytanlar için rucum yaptık” İlk olarak kelimeler hakkında birkaç bilgi vermekte fayda var; ➡ Sema (سماء) kelimesi her ne kadar tekil olsa da, çoğul yerine de kullanılabilir (müfredat: سما) kuranda sema kelimesi tekil olduğu halde, çoğul zamiri aldığı ayet mevcuttur. Bundan dolayı âyet “en yakın gökleri(semaları)” mânâsında olabilir. ➡ Ayette kullanılan “mesabih= مصابيح” kelimesi, “misbah= مصباح” aslen lambalar mânâsına gelir. Yani buradaki kasıt, yıldızlar ‘olmayabilir’ ➡ Rucum/recm bildiğimiz “taşlamak” mânâsına gelir, bu kelime aynı zamanda “uzaklaştırma /kovma” mânâsına gelir. Kuranda örneği mevcuttur, sözlükte de bu manayı görebiliriz (müfredat) Ayette dikkat edilecek olursa, en yakın göğün/göklerin lambalar ile süslenmiş olduğu ve şeytanlar için uzaklaştırma/taşlama görevi olduğu yazıyor. Bu lambalar , yıldızın kendisi değil, yıldızlardan kopan bir ateş parçasıdır. Aynı görüşü, asırlar önce yaşamış, fizikçi ...