Ana içeriğe atla

8. yıldızlar şeytanın atış tanesi olduğunu söylüyor (mülk 5)


İlgili Ayet şöyledir “en yakın semayı, lambalar ile donattık, şeytanlar için rucum yaptık”
İlk olarak kelimeler hakkında birkaç bilgi vermekte fayda var;
➡ Sema (سماء) kelimesi her ne kadar tekil olsa da, çoğul yerine de kullanılabilir (müfredat: سما) kuranda sema kelimesi tekil olduğu halde, çoğul zamiri aldığı ayet mevcuttur. Bundan dolayı âyet “en yakın gökleri(semaları)” mânâsında olabilir.

➡ Ayette kullanılan “mesabih= مصابيح” kelimesi, “misbah= مصباح” aslen lambalar mânâsına gelir. Yani buradaki kasıt, yıldızlar ‘olmayabilir’

➡ Rucum/recm bildiğimiz “taşlamak” mânâsına gelir, bu kelime aynı zamanda “uzaklaştırma /kovma” mânâsına gelir. Kuranda örneği mevcuttur, sözlükte de bu manayı görebiliriz (müfredat)

Ayette dikkat edilecek olursa, en yakın göğün/göklerin lambalar ile süslenmiş olduğu ve şeytanlar için uzaklaştırma/taşlama görevi olduğu yazıyor. Bu lambalar , yıldızın kendisi değil, yıldızlardan kopan bir ateş parçasıdır. Aynı görüşü, asırlar önce yaşamış, fizikçi bir müslüman olan Fahreddin Razi, ilgili ayeti tefsir ederken söylemiştir. . Kuyruklu yıldızlardan kopan parçalar, atmosfere girer.

Sıradan bir insan, göğe bakınca kayan şeylerin yıldızlar olduğunu zanneder. Fakat kur'an, özelikle “yıldız(necm=نجم)” yerine “lambalar” demiştir. Sadece buradan bile, iddianın geçersiz olduğunu görebilirsiniz..

Bilimveyaratilisagaci.com sitesinden alınan bir yazıyı da buraya bırakıyorum;

Saffat 6: “Biz, en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.”

Ayetini ele alıp, kuranın yıldızları atmosferde sandığı iddiasını ileri sürüyorlar ve bu ayet etrafında dalga geçiyorlar.

Biz daha önceki yazılarımızda Kuran’ın üstümüzde bulunan ve görünenler için “gök” tabirini kullandığını açıklamıştık. Bu ayetlerde bazen atmosfer için bazen ise tüm uzay için gök kelimesini kullanıyordu. Çünkü insanlar eskiden uzay ve atmosfer diye ayrıma gitmiyordu ve anlayabilecekleri böyle terimler geliştirmemişti.

Aslında ateist arkadaşlarda bu durumun farkındaki bazı ayetlerde “gökler” tabiri ile tüm uzayı örnek göstererek dalga geçmeye çalışır bazı ayetlerde ise atmosferi örnek göstererek. Örneğin yukarıdaki ayette atmosferi örnek gösteren kişiler, “Hac 65: Gökleri yerin üzerine düşmesin diye tutarız” ayetinde ise buradaki kastın uzay olduğunu söyler. Bu şekilde bakarak her iki ayeti de çelişkili göstermeye çalışırlar. Oysaki birinci ayette uzay tabiri ikinci ayette atmosfer tabirini yani tam tersini kullansalar bu ayetlerin ne muhteşem bir bilimsel mucizeden haber verdiğini göreceklerdi. Fakat görmek işlerine gelmiyor. Neyse, ikinci ayetin nasıl bir mucize barındırdığını daha önce göstermiştik. Şimdi sıra gelelim ilk ayete.

Kuran “Biz, en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.” diyor. Çok doğru demiş ve bir mucize olarak bilimde şu an aynısını diyor.

Nasıl yani? Uzayın katları var da en yakın uzay katında yıldızlar mı var? Diğer katlarda yıldızlar yok mu yani? Evet, şu an bilim insanlarının tespitine göre aynen böyle. Uzay bigbang patlama noktasından itibaren oluşan yüksek sıcaklık ve hızın etkisine bağlı olarak atom ve atom altı parçacıkları birbirleriyle değişik düzeyde birleşmek zorunda kaldılar. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz madde ve atomlar yerine farklı farklı madde ve buna uygun gök cisimleri gelişti. Uzay farklı katmanlara sahip olarak genişledi. Farklı katmanların farklı fiziksel düzenleri, yasaları ve sabitleri var. En son kattaki, yani içinde bulunduğumuz kattaki fiziksel yasalar ise yıldızların ve galaksilerin oluşumuna izin verecek yapıdadır. Her katta zaman farklı akar, fakat diğer katların yasalarının tam olarak anlaşılması henüz mümkün değil… 



Planck teleskobunun verileri açıklandığı 2013 yılından beri bu konuda çok sayıda makale yazıldı. Marco Bersanelli, (Milan Üniversitesi, İtalya) bu konuyu şöyle açıklıyor: “Büyük patlamadan sonra Evren bugün içinde yaşadığımızdan çok farklıydı ve ilk yıldızların oluşması uzun zaman aldı.” Bulgular 13.5 milyar yıllık evrenimizin son 300-400 milyon yılında yıldızların ve galaksilerin oluştuğunu gösteriyor. Bundan önceki katmanlarda ise yıldızlar yoktu...


Kuran ne diyordu: “Biz, en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.” Yani yıldızlar diğer yerlerde değil sadece evrenin bu katmanında var…”
(Yazı, ilgili siteden alınıp içeriği kısaltılmış bir şekilde yazıldı. Kaynaklar, sitede mevcuttur) 

Yorumlar

  1. Cimbizlama kivirma , Kuranda nasil öyle geçiyorda o şekilde snlst burada şunu bunu ilave etme , Kuran gökteki yildizlari küçük minik ateş parçalari zannetmiş , buradan zorla komet veya göktaşi anlamini çikarmak üçkağitçiliktir , sahtekarliktir , Kuran nasil yaziyorsa yildiz , kuran gökteki yildizlarin boyutu nasilsa o şekilde düşecek zannetmiş , Muhammedin teleskopu yokmuş herhalde , hadi diyelim göktaşi jiç cinleri öldürebilir mi , maddi olmayan her şekile girebilen cinler nasil bir toz parçasi kadar küçük bir cisimle vurulur , onlari direk dünyada öldürememiyordu , işte bak buna da yutmadim , seni daha çok eleştirmek isterim ama vakitim yok!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Mesabih" kelimesini ister "yıldız" ister "yıldızların ışığı" olarak anlayın ayet tevil gerektirmeksizin kelimenin tam anlamıyla doğrudur.

      Carl Sagan'ın dediği gibi hepimiz yıldız tozuyuz. Hidrojen gibi basit elementler dışında tüm elementler dev yıldızlardaki nükleer tepkimelerle oluşmuş. Meteorlar da onlardan kopup gelen parçalar.

      Işık olarak baktığımızda da uygun frekansta (enerjisi 2 elektron kütlesine karşılık gelen) fotonlar (kozmik ışınlar) Van Allen kuşakları denilen Dünya'nın manyetik kalkanına girince burada elektron-pozitron çiftlerine ayrışırlar ve uzun süre burada ışık hızına yakın hızlarla dönerler. Bunlar canlı geçişi için çok tehlikelidir, onları kızartabilir. Ay'a insanlı seyahatin yalan olduğunu iddia edenlerin en kuvvetli delillerinden biri de budur. Önceki paragrafta bahsedilen meteorlar da muhtemelen elektrik yüklü olacağı için onlar da Van Allen kuşaklarında uzun süre dönerek bu bölgede tehlike arz ederler.

      Sil
    2. Ayrıca o dönem insanlarının yıldızları küçük taş parçaları zannettiğini zannetmek çok sığ bir suçlama. Uzaktaki cisimlerin gittikçe daha küçük göründüğü her çağda gayet iyi bilinen bir şey.

      Sil
  2. Ayette kullanılan “mesabih= مصابيح” kelimesi, “misbah= مصباح” aslen lambalar mânâsına gelir. Yani buradaki kasıt, yıldızlar ‘olmayabilir’

    Gökyüzündeki yıldızlar milyonlarca yıl ölmüş gitmiş şimdi bize yıldızların ışıkları ulaşıyor olabilir.
    Güneş'ten sonra bize en yakın yıldız yaklaşık 4,3 ışık yılı uzaklıktadır. Yani bugün biz bu yıldıza baktığımızda aslında 4,3 yıl önceki halini görüyoruz. Biz Güneşe baktığımızda aslında onun 8dakika önceki halini görüyoruz.
    Venüs'e baktığımızda 2-3 dakika önceki halini görmüş oluyoruz.
    Mars'a baktığımızda 4-2 dakika önceki halini görmekteyiz.
    Merküre baktığımızda 5dakika önceki halini görürüz.Jüpitere baktığımızda 33.6 dakika önceki halini görmekteyiz. Doğrusunu Allah bilir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İddia 84. Muhammed'in "sapık" olmadığını savunan ayet var. (Araf: 61)

Araf 61.Ayet: قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ ب۪ي ضَلَالَةٌ وَلٰكِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ [“Ey kavmim, ben yanlış bir yolda değilim, fakat alemlerin Efendisinden (gelen) bir elçiyim]  Ayetteki “delaletun=ضلالة” kelimesi “sapıklık” diye meal edilmiş, ancak sapıklık, dilimizde “ahlaksızlık” manasında yaygındır. Ancak âyette bu manada değildir.  Bu kelime, kuranda genellikle hidayetin/doğru yolun karşıtı olarak kullanılmaktadır.  Yani âyette “Muhammed sapık değil” yazmıyor “Muhammed yoldan çıkmış değil” yazıyor

98. Nisa 23 ensesti yasaklıyor, Ahzab 50 sadece peygambere izin veriyor.

Ensest, bir kişinin annesi, babası, kardeşi, büyük annesi, büyük babası, amcası, dayısı, halası, teyzesi, torunları ile olan cinsel ilişkisidir”  Nisa 23. Ayet: ensesti yasaklar, ahzab 50. Ayet ensest'e izin vermez, ahzab 50. yette peygambere kuzenleri ile evliliği serbest yapar. Kuzenler, ensest veya Nisa 23. yette sayılan kişiler arasına girmez. Zaten ahzab 50. yette sayılan kişiler, Nisa 23. yette yasak edilmediği için, müminlere de helâldir.  Sonuç: yine boş bir iddia.

"1. Köleliği yasaklamıyor. (Bakara: 177-221)" iddiasına cevap

İlk olarak şunu söyleyebilirim; Kölelikten ne anlıyoruz? Boynuna zincir bağlayıp, Dövülüp eziyet edilen , işkence edilen , insanlara kul edilen , her türlü ihtiyaç için kullanılan , insan yerine konulmayan, hiçbir hakkı olmayıp insandan aşağı görülen bir kurumun kuranda serbest olduğunu anlıyoruz. Bu şekilde bir kölelik İslamda yoktur, hiçbir zaman için var olmadı, bunun adı zaten "kulluk (abd عبد)"'tur. Kuran bunu yapanın firavun olduğunu söyler, Kuranda onlarca Ayette bütün elçilerin "sadece Allaha KUL (abd عبد) olun" dediği söylenir.. Kuranın "köle" dediği ailenin bir bireyi, kendisine iyilik edilen, zekat verilen, evlilik yapılan, evlendirilen, zulüm etmenin yasak olduğu, isyana zorlamanın yasak olduğu, maddi destek sağlanılan bir hizmetçilik... Kısacası; kuran köleliğin içeriğini değiştirmiş, zulmünü ortadan kaldırmış, sadece adını bırakmıştır 🙂 1.) ➡ Genellikle Ateistler, içinde "köle" geçen ayetleri cımbız yaparak "