Ana içeriğe atla

19. Iddia: "Kelle kesmeyi emrediyor. (Muhammed: 4)"


Muhammed 4. Ayet, savaş esnasında (ki, ayet savaş ortamında olduğunu kendi içinde belli ediyor) düşmanın rigab kısmına darb etmekten bahsediyor.

Rigab kelimesinin “gözetleme merkezi” manasında olduğunu söyleyenler vardır, mesela kuranda çelişki olmaz sitesinden alıntı;
<<"Pek çok ateist, bu ayeti referans alıp Işid zihniyetinde olanların gerçek müslüman olduğunu ve onların ayetin hükmünü yerine getirdiklerini söyler. Ya da İslam’ın, inkar edenlerin boynunu vurmayı emreden vahşet dini olduğunu iddia eder. Oysa gerçek, bilinenin tam zıttıdır. Ayette anlatılanı delilleri ile deşifre ettiğimde, okuduklarınıza çok şaşıracak ve eğer vicdan sahibi iseniz bu ayetin manasını çarpıtmaktan vazgeçeceksiniz…

Gelelim ayette boyun olarak çevrilen ”rikab” kelimesine. Rikab kelimesi Arapça’da “gözetleme, gözetim altında olma demektir”. Allah’ın isimlerinden biri ” Er Rakib” dir. RKB kökünden gelir bu kelime ve gözetlemek, denetlemek, korumak, bekçilik yapmak manaları vardır. Allah’ın kullarından bir an bile gafil olmadığını, sürekli gözetleyen, koruyan ve kontrol altında tutan olduğunu anlatır. Bu kısa bilgiden sonra sizlere ‘”Rakabe” kelimesinin geçtiği diğer sure ve ayet numaralarını vermek istiyorum. (İlk numara sure, ikincisi ayet numarasıdır.)

Rakabe kelimesinin geçtiği ayetler: (28-18), (28-21), (44-59), (11 -93), (5-117,) (50-18), (4-1)

İnternette yapacağınız kısa bir araştırmanın ardından Rakabe kelimesinin, diğer bütün ayetlerde gözetleyen… manasında çevrilmiş olduğunu göreceksiniz. Her ne hikmetse sadece Muhammed Suresi 4. ayette aynı kelime boyun olarak çevrilmiş. Ve pek çok meal yazarı da birbirinden etkilenerek ayette geçen “rikabi” kelimesine “boyunlar” manası vermişlerdir. Oysa boyun kelimesi Araça’da “A’nâk” kelimesi ile ifade edilir. Bu kelimenin Kuran’da geçtiği sure ve ayet numaraları da şöyledir;

Boyun “A’nâk” kelimesinin geçtiği ayetler: (17-29), (17-13), (8-12), (34-33), (38-33), (13-5), (26-4), (36-8), (40-71)

Bu bilgilerin ardından ayette anlatılanın ne olduğuna bakalım;
Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınzda onların gözetleme/komuta merkezlerini vurun. Sonunda üstün geldiğinizde onları esir alın; onları ya karşılıksız veya fidye karşılığında salın. Savaş durumu kalkıncaya kadar bunu uygulayın… (Muhammed Suresi, 4)

Bir ayeti okuduğunuzda, başı, sonu, öncesi, sonrası ile beraber okumanız gerekir ki konu bağlamından kopmasın. Bu ayetin ilk cümlesinde inkar edenlerle karşı karşıya geldiğiniz savaş anında, o inkar edenlerin komuta/gözetleme merkezlerini vurun der. Sonra onlara üstün geldiğinizde onları esir alın der. Ve savaş bitiminde de aldığınız esirleri karşılıksız veya fidye karşılığında salın der.

Şimdi soruyorum; Savaş zamanı inkar edenlerin boyunlarını vurduğunuzda -ki bu da boyunlarını kesin manası içermez- boynunu keserek öldürdüğünüz adamı nasıl esir alacaksınız? Adam zaten ölmüş olmuyor mu? Ayette, boyunların kesilmesi ile uzaktan yakından alakalı bir anlatım yoktur. Bu ayetin manasını delillere rağmen çarpıtmaya devam edenler, İslam’ı değil, kendi samimiyetlerini ve vicdanlarını sorgulamalıdırlar. (Allah en doğrusunu bilir)

Sonuç: İslam’da savaş, “Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü’minlere, savaşma) izni verildi.” (Hac Suresi, 39) ayeti gereği, sadece saldırı olursa, savunma amaçlı yapılır. “Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.” (Bakara Suresi, 190) ayetinde de belirtildiği gibi, müslümanlarla savaşanlara karşı savaş haktır. Ama aşırı gidilmesi yasaktır. Ve savaş ortamı oluştuğunda taraflar ölmemek için birbirlerini öldürürler. Öldürmeden saldırganı etkisiz hale getirmenin adı da esir almaktır. Savaş sonrası esirler de karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakılır.

IŞİD’in yaptığı katliamın kaynağı Kuran değil, uydurma sözde hadislerdir. IŞİD, müslümanım diyenlerin kafasını kesiyor. Oysa Allah ayette; “Kim bir mü’mini kasıtlı olarak öldürürse cezası, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazaplanmış, onu lanetlemiş ve ona büyük bir azab hazırlamıştır.’‘ (Nisa Suresi, 93) diyor.>>"



Ek olarak :
Arapçada, bir şeyin bir parçasını söyleyerek tümünü kasıt etmek dediğimiz bir olay vardır. (bakınız : belegat) mesela “el” diyerek kişinin gücü kasıt edilir. “boyun” diyerek, köle kasıt edilir (müfredat :رغب) “boyun vurmak” infaz etmek manasındadır. Boyun ile savaşçının tamamı kasıt edilir, vurmak ile de infaz etmek kasıt edilir. Bu yüzden ayeti “düşmanı infaz edin” şeklinde anlamak gerekir. Zaten o dönemde ok kullanıldığını biliriz. Peki savaş esnasında ok kullanmak bu ayete aykırı hareket etmek mi oluyor? Yoksa ayetin demek istediği üstte açıkladığım gibi “infaz etmek” manasında mı? 


#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden 
Hubeyb Öndeş 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İddia 84. Muhammed'in "sapık" olmadığını savunan ayet var. (Araf: 61)

Araf 61.Ayet: قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ ب۪ي ضَلَالَةٌ وَلٰكِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ [“Ey kavmim, ben yanlış bir yolda değilim, fakat alemlerin Efendisinden (gelen) bir elçiyim]  Ayetteki “delaletun=ضلالة” kelimesi “sapıklık” diye meal edilmiş, ancak sapıklık, dilimizde “ahlaksızlık” manasında yaygındır. Ancak âyette bu manada değildir.  Bu kelime, kuranda genellikle hidayetin/doğru yolun karşıtı olarak kullanılmaktadır.  Yani âyette “Muhammed sapık değil” yazmıyor “Muhammed yoldan çıkmış değil” yazıyor

98. Nisa 23 ensesti yasaklıyor, Ahzab 50 sadece peygambere izin veriyor.

Ensest, bir kişinin annesi, babası, kardeşi, büyük annesi, büyük babası, amcası, dayısı, halası, teyzesi, torunları ile olan cinsel ilişkisidir”  Nisa 23. Ayet: ensesti yasaklar, ahzab 50. Ayet ensest'e izin vermez, ahzab 50. yette peygambere kuzenleri ile evliliği serbest yapar. Kuzenler, ensest veya Nisa 23. yette sayılan kişiler arasına girmez. Zaten ahzab 50. yette sayılan kişiler, Nisa 23. yette yasak edilmediği için, müminlere de helâldir.  Sonuç: yine boş bir iddia.

"1. Köleliği yasaklamıyor. (Bakara: 177-221)" iddiasına cevap

İlk olarak şunu söyleyebilirim; Kölelikten ne anlıyoruz? Boynuna zincir bağlayıp, Dövülüp eziyet edilen , işkence edilen , insanlara kul edilen , her türlü ihtiyaç için kullanılan , insan yerine konulmayan, hiçbir hakkı olmayıp insandan aşağı görülen bir kurumun kuranda serbest olduğunu anlıyoruz. Bu şekilde bir kölelik İslamda yoktur, hiçbir zaman için var olmadı, bunun adı zaten "kulluk (abd عبد)"'tur. Kuran bunu yapanın firavun olduğunu söyler, Kuranda onlarca Ayette bütün elçilerin "sadece Allaha KUL (abd عبد) olun" dediği söylenir.. Kuranın "köle" dediği ailenin bir bireyi, kendisine iyilik edilen, zekat verilen, evlilik yapılan, evlendirilen, zulüm etmenin yasak olduğu, isyana zorlamanın yasak olduğu, maddi destek sağlanılan bir hizmetçilik... Kısacası; kuran köleliğin içeriğini değiştirmiş, zulmünü ortadan kaldırmış, sadece adını bırakmıştır 🙂 1.) ➡ Genellikle Ateistler, içinde "köle" geçen ayetleri cımbız yaparak "